ÖZET
Konjenital diyafragma hernisi (KDH) diyafragmanın gelişimsel bir defektidir. Karın içi organların göğüs boşluğuna girmesi sonucu oluşur. Etkilenen yenidoğanlarda çoğunlukla yaşamın ilk birkaç saatinde veya gününde solunum sıkıntısı bulguları ortaya çıkar. Bir aydan sonra tanı alan olgular geç başlangıçlı KDH olarak kabul edilir ve tüm diyafram hernisi olgularının %5-25'ini oluşturur. Geç tanı alan olgularda en sık (%79,4) sol posterolateral KDH görülürken, bu hastaların %65’i bir yıl içinde semptom verir. En sık semptom ve bulgusu, kusma ile dispnedir. Süt çocukluğu döneminde solunum büyüklerde ise gastrointestinal sistem yakınmaları ön plandadır. Bu yazıda, sadece öksürük yakınması ile başvurup, diyafragma hernisi tanısı alan 9 yaşındaki olgu sunulmuştur. Hasta pnömoni ön tanısıyla acil servisimize sevk edildi. Sadece öksürük yakınması olan hastanın fizik muayenesinde sol hemitoraksta solunum sesleri azalmıştı. Akciğer grafisinde sol hemitoraksta opasite ve şüpheli barsak ansı görünümü mevcut idi. Çekilen ultrasonografi ve toraks tomografisi ile hastaya diyafragma hernisi tanısı konuldu. Bochdalek hernisi saptanan hasta opere edilmek üzere çocuk cerrahisi birimine yatırıldı. KDH olan hastalar her zaman erken dönemde tanı almayabilir ve farklı yaşlarda farklı klinik tablolar ile başvurabilirler. Geç başvuran olgularda tanı koymak daha zor olup ayırıcı tanı yapmak önemlidir. Bu olgu 9 yaşında olması ve literatürden farklı olarak sadece öksürük yakınması ile başvurarak diyafragma hernisi tanısı aldığı için sunulmuştur.
Giriş
Konjenital diyafragma hernisi (KDH) diyafragmanın gelişimsel bir defektidir. Karın içi organların göğüs boşluğuna girmesi sonucu oluşur.1 Avrupa ülkelerinde sıklığı 1/4000-5000 doğumda olarak bildirilmiştir. Pulmoner hipoplazi ve pulmoner hipertansiyon gelişmesine bağlı mortalite hızı oldukça yüksektir.2 Anatomik yerleşimine göre Posterolateral (Bochdalek), anterior (Morgagni) ve santral olmak üzere üç gruba ayrılır. Olguların %70-75’ini sol taraf yerleşimli Bochdalek hernili çocuklar oluşturur. Etkilenen yenidoğanlarda çoğunlukla yaşamın ilk birkaç saatinde veya gününde solunum sıkıntısı bulguları ortaya çıkar.3 İlk 1 aydan sonra tanı alan olgular geç tanı alan KDH olarak kabul edilir ve tüm diyafram hernisi olgularının %5-25’ini oluşturur. Geç tanı alan KDH olgularında en sık (%79,4) sol posterolateral KDH görülürken, hastaların %65’i bir yıl içinde semptom verir. En sık semptom ve bulgusu, kusma ile dispnedir. Süt çocukluğu döneminde solunum, daha büyük çocuklarda gastrointestinal yakınmalar ön plandadır.4
Biz bu yazıda, sadece öksürük yakınması ile başvurup, geç başlangıçlı diyafragma hernisi tanısı alan olguyu nadir görülmesi nedeniyle klinik ve radyolojik bulguları ile sunmayı amaçladık.
Olgu
Dokuz yaşında erkek hasta, ikinci basamak sağlık kuruluşundan pnömoni ön tanısıyla hastanemize sevk edildi. On beş gündür özellikle sabahları olan kuru öksürük yakınmasının olduğu, başka yakınmasının olmadığı öğrenildi. İlaç kullanım ve travma öyküsü yoktu. Özgeçmişinde 6 yaşına kadar tekrarlayan krup atakları dışında özelliği olmayan hastanın soygeçmişinde özellik belirtilmedi. Fizik incelemesinde; vücut ağırlığı: 47 kg (97.p), ateş: 37 °C, solunum sayısı: 25/dk, nabız: 80/dk, TA: 110/72 mmHg, SPO2: %97 (oda havasında) ve Glaskow Koma Ölçeği: 15 idi. Sol hemitoraks ta solunum sesleri sağa göre az alınan hastada ek muayene yoktu. Laboratuvar incelemesinde; lökosit: 10x10³/uL, nötrofil: 6200, hemoglobin: 13 gr/dL, Htc: %39, trombosit: 322x10³/uL, C reaktif protein 1,7 mg/L saptandı. Biyokimyasal analiz normaldi. Akciğer grafisinde; sol hemitoraksta barsak ansları ve mediastende sağa kayma (Resim 1) görüldü. Toraks ultrasanografi (USG) incelemesinde, sol hemitoraksta duvar kalınlıkları normal olan peristaltizm gösteren barsak ansları gözlendi. Diyafragma hernisi ön tanısıyla bakılan kontrastlı toraks bilgisayarlı tomografi (BT) incelemesinde; sol hemitoraksta, bazalden apekse kadar uzanan, peritoneal yağ ve intestinal anslar izlendi (Resim 2). Hastada konjenital diyafragma hernisi tanısı düşünüldü. Operasyon amacıyla çocuk cerrahisi servisine yatırıldı. Operasyon öncesi eşlik eden anomali açısından tetkik edildi ve ek anomali saptanmadı. Yatışının 2. günü operasyona alınan olguda diyafragma sol posterolateral yaprağında defekt olduğu ve dalak ile tüm barsak anslarının defektten toraks boşluğuna girdiği, dalağın toraks içerisinde yapışık olduğu görüldü. Defekt onarımı sonrası hasta yatışının 9. günü şifa ile taburcu edildi (Resim 3). Çocuk cerrahisi birimi tarafından ayaktan izlenen hastada nüks olmadığı öğrenildi.
Tartışma
Klasik olarak KDH tanısı 24. haftadan sonra çekilen antenatal ultrason ya da yaşamın ilk saatlerinde ortaya çıkan akut solunum sıkıntısı sonrası konulur. İlk aydan sonra tanı alan olgular geç tanı olarak kabul edilir. Geç KDH sıklığı çeşitli çalışmalarda %5-25 arasında bildirilmiştir.5 Seksen beş KDH olgusunun değerlendirildiği bir çalışmada olguların %20’si geç tanı almış ve grupta gastrointestinal semptomlar ön planda iken hastaların %18’inde herhangi bir şikayet saptanmamıştır. Bu çalışmada hastalar geç tanı almalarına rağmen prognozun iyi olduğu ve en sık eşlik eden anomalinin konjenital kalp hastalığı olduğu fakat bunun mortaliteyi artırmadığı bildirilmiştir.6 Yine yapılan çalışmalar göstermiştir ki bu hastalar çoğunlukla (%25) pnömoni, pnömotoraks, kistik adenoid malformasyon, plevral efüzyon, piyotoraks ve diyafragma eventrasyonu gibi yanlış tanılar almaktadır.7 Yanlış tanı konulması sonucu yapılan gereksiz girişimler (iğne torokostomi gibi) sonucu barsak perforasyonu gibi komplikasyonlar yaşanmaktadır. Bizim hastamız da 9 yaşında idi ve öksürük yakınması ile gittiği başka bir sağlık kuruluşundan tarafımıza pnömoni ön tanısı ile yönlendirilmişti.
KDH çalışma grubunun bildirdiği geç başlangıçlı 46 hastalık seride başvuru yakınmaları sınıflandırmış ve 20 hasta solunum sistemi (solunum yolu enfeksiyonu, solunum sıkıntısı, öksürük, hışıltı), 15 hasta gastrointestinal sistem bulguları (kusma, karın ağrısı, iştahsızlık, konstipasyon), 6 hastada solunum ve gastrointestinal bulguları beraber iken 5 hastada herhangi bir semptom tanımlanmamıştır. Solunum sistemi bulguları süt çocuklarında, gastrointestinal sistem bulguları ise çoğunlukla büyük çocuklarda görülmüştür. Geç yaşta başvuran çoğu olguda gastrointestinal bulgular ön planda iken hastamızın gastrointestinal yakınması yoktu. Hastamızda literatürden farklı olarak sadece solunum sistemi bulgusu mevcuttu.8
Geç başlangıçlı KDH tanısında ilk aşama fizik muayene ve dikkatli yapılan oskültasyondur. Dikkatli bir değerlendirme ile tek taraflı solunum seslerinin az duyulması ve bazen barsak sesleri duyulması tanıya yaklaştırır. Akciğer grafi bulguları defektin yeri ve toraks içine göç eden organlara göre farklılıklar gösterir.9 Bizim hastamızda olduğu gibi tipik bulgular; toraks içinde barsak gazı, hava-sıvı seviyeleri ve mediastinal şifttir. Normal akciğer grafisi KDH tanısını dışlamaz ve bazen tredelenburg pozisyonunda veya nazogastrik tüp takılarak film çekilmesi gerekebilir. Ayırıcı tanı ve tanının kesinleştirilmesinde USG ve BT önemlidir.10 Pnömotoraks, pyotoraks gibi hastalıklardan dikkatli ayırıcı tanı yapılması gereksiz cerrahi müdahalelerin önüne geçilmesi ve olguların komplike olmasının önlenmesi açısından önemlidir.11,12 Bizim hastamızın da çekilen akciğer filminde sol hemitoraksta opasite, şüpheli barsak ansı görünümü ve mediastende sağa kayma mevcut idi. Toraks USG ve toraks BT çekilerek ayırıcı tanı yapıldı.
KDH tanısı alan hastaların büyük çoğunluğunu sol taraf yerleşimli Bochdalek hernili çocuklar oluşturur. Yine olguların büyük çoğunluğunda mide toraks boşluğuna doğru yer değiştirmiştir. Doğumdan aylar yıllar sonra tanı alan geç başlangıçlı hastalarda doğumda mevcut olan bu defektten organların hareketinin ne zaman olduğu veya tetikleyen faktörleri saptamak her zaman mümkün değildir. Tedavi cerrahi defekt onarımıdır.11 Hastamız tanı kesinleştirildikten sonra cerrahi servisine yatırılmış ve operasyon esnasında sol posterolateral diyafragma defekti saptanmış ve mide, barsak ansları ve dalağın toraks içinde olduğu gözlenmiştir. Defekt onarımı sonrası hasta şifa ile taburcu edilmiştir.
Sonuç olarak KDH’li hastalar her zaman erken dönemde tanı almayabilir ve farklı yaşlarda farklı klinik tablolar ile başvurabilirler. Geç başvuran olgularda tanı koymak daha zordur fakat prognozları iyidir. Bu olgu dokuz yaşında olması ve literatürden farklı olarak sadece öksürük yakınması ile başvurarak diyafragma hernisi tanısı aldığı için sunulmuştur.
Etik
Hasta Onayı: Hastanın ailesinden onam alınmıştır.
Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulu dışında olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir.
Yazarlık Katkıları
Cerrahi ve Medikal Uygulama: T.Ö., E.B.A., Konsept: M.A., Y.B., E.B.A., Dizayn: M.A., E.B.A., G.G., Veri Toplama veya İşleme: G.G., A.B., Y.B., Analiz veya Yorumlama: A.B., T.Ö., Literatür Arama: Y.B., G.G. Yazan: Y.B.
Çıkar Çatışması: Yazarlar arasında çıkar çatışması yoktur.
Finansal Destek: Yazı için finansal destek alınmamıştır.